15 Ocak 2014 Çarşamba



                                                      Bugün orada da Cumartesi mi?

3 Şubat 2013 Pazar

...

Bugünlerde ben Friends'e takmış durumdayım. Etrafımda pek friends(!) olmadığındandır belki de bilmiyorum.  Bir senaryo gereği yaratılmış mükemmel karakterlere bağımlılık kaptım. Sırf bu yüzden dış dünyaya soğudum diyip işi abartabilirm bile. Ne yapayım sıkıldım sahte arkadaşlıklardan. Sırf bir arada bulunmuş olmak için bir arada olan yalan kalabalıklardan. Asla gerçekten açılmayan kalplerden. Neyse dizi işteeee:) Zuckerberg versene bize gerçek dostları!

14 Ocak 2013 Pazartesi

                              Uzak olmak iyi geliyor bazen insanlardan. HAPPY!

19 Şubat 2012 Pazar

Kısacık kestirip saçlarını, içtin ilk sigaranı..

Çok ilginç değil mi ?
İnsan her şeyin filmlerde, kitaplarda olduğu gibi büyülü ve anlamlı olmasını bekler her zaman.
Oysa ki onları çıkaran da kendisidir.
Ne kadar korkağız,korkağım.
Hekim olacağım ben, hayat kurtarmak en zoru sanırlar hep.
En zoru düzgün bir hayat yaşatmak.
Keşke bedenle değil de ruhla ilgilenen bir dal olsaydı.
Hiç durmaz hemen ona koşardım.
En önce kendimi tedavi ederdim ve ''Önce-Sonra'' diye iki resmimi asardım tıpkı diş hekimi gibi.
Halbuki ruhun öncesi sonrası o kadar farklı ki binlerce resim asmak gerekebilirdi duvarlara ve belki de bir sergi bile açabilirdim.
Hatta başlıkla alakası olmayan yazılar yazabilirdim.
Ama bir kısacık saç insanı unuttuğu hayalleri gerçekleştirmeye itebilir.

7 Ocak 2012 Cumartesi

Yeni satırlar.

Şu sıralar okuduğum kitap Lawrence Block'tan Tetikçi ya da asıl adıyla Tetikçi'nin listesi.. Yazarın daha önce de Dolaptaki Hırsız: Bernie Rhodenbahr adlı kitapını okumuştum. Polisiye pek sevmesem de elimde bulunan üstelik de Edgar ödüllü bir yazarın kitabını okumamazlık olmazdı.Göreceğiz:)

10 Ekim 2011 Pazartesi

Kış: kahve,manto,film ve üşümemek için birbirine sarılma mevsimi..

Günaydın yağmur.. Günaydın güzel sabah.. Yorganımın altından çıkasım yok hiç.. Sonunda geldin. Üşümek istiyordum kim bilir kaç zamandır.. Tüm samimiyetsiz duyguları alıyorsun gibime geliyor bu şehirden. Yazın o sevimsiz çığırtkanlığına elvedaa! Eğleniyormuş gibi yapan yalnızlara güle güle! İşte sonbaharla gelen sanatın, aşkın ve dinginliğin mevsimi: kış.. En sevdiklerim birbir boy göstermeye başladı artık.. Sabah kalktım ve tv'de rastgele Redd'in bu mükemmeli ile karşılaştım; ''Aşktı bu''. Madem temamız ''yeni'' idi. Bu da benim için yeni.. Çünkü aşkı kana kana içiyorum şu birkaç yıldır. Kavgasıyla, gürültüsüyle.. Ama inan gerçekten içinden bir şey koparcasına temizliyor insanı bu multifaktöriyel duygu. Şarkıya hayran kaldım ama videosuyla büyülendim. Üzerinde daha fazla konuşmaya gerek yok.. Aşktı bu!

farklarımızda benzerlikler aradık
sürtündük ve yonttuk köşelerimiz vardı
gardiyansız bir hücreye kapandık
seviştik ve acıktık aşktan önemli şeyler de vardı
senin tilkilerin dolanıp durdu kafanda
bazen parçalar kopardı içimden hatta

aşktı bu,
-güzeldi…

uçan balonlar gibi kaçıp yükseldik
renklerimiz başkaydı belki
gözden uzaklaşıp patlamak istedik
bulutlarda yaşıyorduk sanki
senin tilkilerin hırlayıp durdu kafamda
dişlerinin izi vardır belki de ruhumda

aşktı bu,
-güzeldi...

8 Ekim 2011 Cumartesi

Schindler's list

 
Çok film seyreden, çok kitap okuyan bir insan olamadım fakat tamamen vaktimi boşa harcadığımdanmış.Bu film büyük ölçüde fikrimi değiştiren unsurlardan biri oldu geçen zamanda.. Yahudi asıllı Steven Spielberg'ün '93 yılı yapımı bu filmi başyapıt yakıştırmasını gerçekten hakediyor. Filmde ikinci dünya savaşı sırasında Alman Nazi Partisi'nin iktidarda olduğu yıllarda yahudi halkına yaptığı zulümler ve bu zulümlere daha fazla kayıtsız kalamayan bir parti üyesi ve aynı zamanda fabrika sahibi Oskar Schindler'in varını yoğunu Alman SS subaylarına rüşvetler vererek içerisinde 801 yahudinin adının yazılı olduğu bir liste hazırlayarak bu insanların canını kurtarması anlatılıyor.Bu yazıyı yazmadan önce yaptığım ufak çaplı araştırmada film hakkında edindiğim genel kanı olarak insanların filmden çok etkilendiği fakat abartılı bir yahudi propagandası yapıldığı yönündeydi. Ben de her ne kadar günümüz İsrail- Filistin gerginliğinde zulüm gören tarafın Filistin, zaliminse İsrail olduğu kanısındaysam ve ''Yahudiler çektikleri acılardan ders almadılar mı ki acaba?'' diye düşünen kesime bir nebze olsun hak versem de insan oğlunun çiğ süt emdiğini ve ölenle yaşayanın bir olmadığını unutmamamız gerekiyor. Bu birilerinin biryerlerde zalimce katledildiği gerçeğini gizlemez. Filme dönmek gerekirse tam anlamıyla gözyaşlarıyla izledim. Siyah beyaz filmdeki kırmızı mantolu küçük kız, mum alevlerinin ve Oskar Schindler' a verilen yüzüğün renkli olması hayatın içinde bir yerlerde tüm o karanlıkların en dibinde bir yerde renk var dedirtti bana. Hafızam gerçekten kötü çalışır fakat bu filmden aklımda belki de düzgünce hatırlayamadığım Izshak Stern'ün şu repliği kaldı:'' Bu liste hayatın ta kendisi Oskar Schindler.. Ve bu listenin etrafındaki boşluklarda ölüm kol geziyor.''  Film üç buçuk saatlik bir film. Başka bir film olsa bu kadar saat dayanamazdım. Ama bu filmi tekrar izlemek istiyor insan.  Filmin harika soundtrack'i için;
http://fizy.com/#s/12rb57
http://www.imdb.com/title/tt0108052/