10 Ekim 2011 Pazartesi

Kış: kahve,manto,film ve üşümemek için birbirine sarılma mevsimi..

Günaydın yağmur.. Günaydın güzel sabah.. Yorganımın altından çıkasım yok hiç.. Sonunda geldin. Üşümek istiyordum kim bilir kaç zamandır.. Tüm samimiyetsiz duyguları alıyorsun gibime geliyor bu şehirden. Yazın o sevimsiz çığırtkanlığına elvedaa! Eğleniyormuş gibi yapan yalnızlara güle güle! İşte sonbaharla gelen sanatın, aşkın ve dinginliğin mevsimi: kış.. En sevdiklerim birbir boy göstermeye başladı artık.. Sabah kalktım ve tv'de rastgele Redd'in bu mükemmeli ile karşılaştım; ''Aşktı bu''. Madem temamız ''yeni'' idi. Bu da benim için yeni.. Çünkü aşkı kana kana içiyorum şu birkaç yıldır. Kavgasıyla, gürültüsüyle.. Ama inan gerçekten içinden bir şey koparcasına temizliyor insanı bu multifaktöriyel duygu. Şarkıya hayran kaldım ama videosuyla büyülendim. Üzerinde daha fazla konuşmaya gerek yok.. Aşktı bu!

farklarımızda benzerlikler aradık
sürtündük ve yonttuk köşelerimiz vardı
gardiyansız bir hücreye kapandık
seviştik ve acıktık aşktan önemli şeyler de vardı
senin tilkilerin dolanıp durdu kafanda
bazen parçalar kopardı içimden hatta

aşktı bu,
-güzeldi…

uçan balonlar gibi kaçıp yükseldik
renklerimiz başkaydı belki
gözden uzaklaşıp patlamak istedik
bulutlarda yaşıyorduk sanki
senin tilkilerin hırlayıp durdu kafamda
dişlerinin izi vardır belki de ruhumda

aşktı bu,
-güzeldi...

8 Ekim 2011 Cumartesi

Schindler's list

 
Çok film seyreden, çok kitap okuyan bir insan olamadım fakat tamamen vaktimi boşa harcadığımdanmış.Bu film büyük ölçüde fikrimi değiştiren unsurlardan biri oldu geçen zamanda.. Yahudi asıllı Steven Spielberg'ün '93 yılı yapımı bu filmi başyapıt yakıştırmasını gerçekten hakediyor. Filmde ikinci dünya savaşı sırasında Alman Nazi Partisi'nin iktidarda olduğu yıllarda yahudi halkına yaptığı zulümler ve bu zulümlere daha fazla kayıtsız kalamayan bir parti üyesi ve aynı zamanda fabrika sahibi Oskar Schindler'in varını yoğunu Alman SS subaylarına rüşvetler vererek içerisinde 801 yahudinin adının yazılı olduğu bir liste hazırlayarak bu insanların canını kurtarması anlatılıyor.Bu yazıyı yazmadan önce yaptığım ufak çaplı araştırmada film hakkında edindiğim genel kanı olarak insanların filmden çok etkilendiği fakat abartılı bir yahudi propagandası yapıldığı yönündeydi. Ben de her ne kadar günümüz İsrail- Filistin gerginliğinde zulüm gören tarafın Filistin, zaliminse İsrail olduğu kanısındaysam ve ''Yahudiler çektikleri acılardan ders almadılar mı ki acaba?'' diye düşünen kesime bir nebze olsun hak versem de insan oğlunun çiğ süt emdiğini ve ölenle yaşayanın bir olmadığını unutmamamız gerekiyor. Bu birilerinin biryerlerde zalimce katledildiği gerçeğini gizlemez. Filme dönmek gerekirse tam anlamıyla gözyaşlarıyla izledim. Siyah beyaz filmdeki kırmızı mantolu küçük kız, mum alevlerinin ve Oskar Schindler' a verilen yüzüğün renkli olması hayatın içinde bir yerlerde tüm o karanlıkların en dibinde bir yerde renk var dedirtti bana. Hafızam gerçekten kötü çalışır fakat bu filmden aklımda belki de düzgünce hatırlayamadığım Izshak Stern'ün şu repliği kaldı:'' Bu liste hayatın ta kendisi Oskar Schindler.. Ve bu listenin etrafındaki boşluklarda ölüm kol geziyor.''  Film üç buçuk saatlik bir film. Başka bir film olsa bu kadar saat dayanamazdım. Ama bu filmi tekrar izlemek istiyor insan.  Filmin harika soundtrack'i için;
http://fizy.com/#s/12rb57
http://www.imdb.com/title/tt0108052/

Ne yazsam ki ben?

Aslında blogumu açtığımdan beri tam olarak ne yapmak istediğimi bilmiyordum. Açtım ve öylece bıraktım.:) Biraz araştırmayla ilgi alanımın geniş bucaklarından seçmeler yapıp biraz isteklerimi daraltınca-ki bu çok zor oldu- ve oldukça doyumsuz ve maymun iştahlı bir insan olduğumu da hesaba katarsak; pek birşeyi eleyebildiğim söylenemez. Ama bu süreçte farkettiğim en önemli nokta; bu blogun bir nevi kayıt tutmam için bana bir olanak sağlayacağıydı. Bu sebepten ötürü ana fikrim:  ''YENİ'' .Yeni kavramı çok geniş biliyorum fakat benim için belirleyici oldu. Bazen herkesin bildikleri de benim için yeni olabiliyor keza..